5 Şubat 2019 Salı

ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ÜZERİNE AMİN MAALOUF

       

       
          

Eserin başında yazar kendisini hem Fransız hem Lübnanlı hissetmesi ve bunu açıklaması kimliğini, çıkarlar ve hak tanınırlıktan çok hissettiği duygular ve biriktirdiği anılar ile açıkladığını görüyoruz.                                                                                                                               ‘’ Özel bir dozda onu biçimlendiren bütün öğelerden oluşmuş tek bir kimliğim var.’’ Maalouf’un bu tanımı kimliğin genellemesinin ne kadar doğru olabileceği sorusunu akılara getiriyor.(s. 9.)  İnsanlara kabul ettirilen kimliğin ne kadar oranda kişiyi tanımlıyor olabilir. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu Doğu-Batı tartışması aslında hazırcılığın kolaycılığın bir göstergesi. Çünkü kimlik veya genellemeler asla ama bir insanı tanımlayamaz hele ki toplum söz konusu ise bu imkânsız denecek boyuttadır. Amin Maalouf’un özel bir doz tanımı bu konuda yol gösterici olabilir. (s. 9.)
 Türkiye gibi köprü durumunda olan bir ülkenin içinde olduğu durumda budur. Türkiye ne doğulu ne batılıdır. Türkiye özel bir dozda ayarlanmış, her santimetrekaresinde farklılık gösteren bir kimliğe sahiptir. Elbette bu sadece Türkiye için değil diğer bütün ülkeler için geçerlidir, Amin Maalouf’un gösterdiği bir başka nokta ise, kimliğin kazanılabilir bir şey olduğudur ve en küçük yerlerde kişiler arasında farklılıkların olmasının en basit açıklaması da budur. (s. 15.)

Aidiyetin saldırıda olduğunu hissetmek ve buna karşılık kişinin aynı şekilde cevap vermesi, alışıla gelmiş 20 ile 21 yy. gerçekleşen çoğu olayın belki de en basit açıklamasıdır. (s. 15-20.) ‘’Öteki ile yan yana yaşamaktan sıkıntı duymuş Hristiyan Batı, ifade özgürlüğü saygılı toplumlar ortaya çıkarabilmişken, uzun zaman yan yana birlikteliği uygulamış olan Müslüman dünyası neden artık fanatizmin kalesi olarak görülür. (s.52) Maalouf’un bu çıkarımı ve sorusu okuyucu bir başka sorudan diğer bir soruya sevk ediyor. Bu sorunun cevabı için iyi bir tarihi arka plana sahip olmak gerekir, bu kesin. Diğer taraftan ufuk açıcı bir soru ve günümüzde oluşan bu tabloya her bakıldığında okuyucunun aklına bu sorunun gelmesi muhtemeldir.
Cevap verilecek olsa, şu şekilde olurdu;                                                                                    İslamiyet’in doğuşundan 150-200 yıl sonra ki oluşan devletlerin genişlemesi sırasında gerçekleşen ve daha da ileriye götürülebilir olan o tabloda Müslümanlar kendi kültürlerini güçlendirip ve siyasi amaçlarını birer birer gerçekleştirirken, diğer dinlerden olan insanları mazur görüp Dar’ul İslam’da yaşamalarına izin veriyorlardı. Hristiyan batı kültürünün devam edegelen süreçte büyük atılım gerçekleştirerek oluşturduğu kültürel ortam, İslam kültürüne mensup insanların fundamentalist bir yaklaşım sergilemesine sebebiyet verdi. Çünkü geçmişe sarılıp, nostalji yaratmak Müslümanlar için şu günkü durumda merhem niteliğindeydi. Ancak bu merhem zihinleri uyuştururken gözleri ise kör etme noktasına getirdi. Fanatizm ve vahşet bu noktadan sonra devreye girdi. İlerleyen bölümlerde Maalouf şu sözleri ile düşüncemi destekler nitelikte  ‘’ Müslüman toplumu kendini güvende hissettiği her defasında açık olmayı başarmıştır.’’ (s.56.)
‘’Çinliler, Afrikalılar, Japonlar, Kızılderililer ya da Amerika yerlileri için, Yunanlılar ve Ruslar için, İranlılar, Araplar, Yahudiler ya da Türkler için modernleşme, sürekli olarak kendilerinden bir parçanın erk edilmesi anlamına gelirdi.’’  Maalouf’un bu cümlesinde açıkça görülen bir şey var, o da medeniyet çatışması. Batının bu durumu karşısında diğer medeniyetlerin takındığı durum ne olursa olsun, içlerinde her zaman var olacak bir burukluk ile yaşamlarını idame ettirecek ve bu da kimi zaman açıkça olacak şekilde kimi zaman da gizlice, bir kültür, medeniyet çatışmasına dönecek olduğudur. Sindirilmenin tehlikesini sorgulamak, böylede açıklanabilir. (s.61-62.)
Öte yandan Maalouf şunu da belirtir. Batıda bile küreselleşme sonucu, farklı bir batı kültür öğesinin varlığının yarattığı durumun şüpheyle ve kınama ile karşılandığı dolayısıyla bir batı kültürünün bir başka batı kültürünü dışlaya bilir olması bizi şu noktaya getirir. O coğrafya da ki egemen kültürün herhangi bir başka bir kültürün kendi parçasını göstermesine karşı egemen kültürün savunma durumuna geçip ona karşı pozisyon alması olağandır. (A. Maalouf’un Fransa ve A.B. D. Örneği gösterilebilir.) (s.63-64.)
‘’ Ben burada sadece radikal dinciliğin Arapların ya da Müslümanların en içten,  doğal seçimi olmadığını tekrar tekrar söylemek istiyorum.’’
Fundamental düşünceye giden bir) sürecin söz konusu olduğu apaçıktır. Bu süreç 20 yy. siyasi tarihine bakılarak anlaşılabilir.(s. 73.)  Kitabın ilerleyen bölümlerinde Maalouf başka bir pencere açar ve aidiyetleri değişkenliği hakkında bir çıkarımda bulunur, bu da zaman içinde aidiyetlerden bahsederken, öne sürerken sürece göre, farklılık göstermesi olduğudur. (s. 86.)
Amin Maalouf’un dikey, yatay ayrımı dikkat edilmesi gereken bir nokta. Bu ayrım ise şu şekilde; dikey farklılıklarımız iken yatay ise benzerliklerimizdir ve dikey mirasın ön plana çıkarılmasının nedeni olarak ise Maalouf  ‘’ Farklılıklarımızın azalması ve benzerliklerimizin çoğalması ’’ olarak görür. (s. 106.) 

Sonuç olarak kitap günümüz dünyasının bu hayret verici durumuna cevaben yazılmış bir eser Okuyucuya kattığı farklı bakış açıları mevcut ve en önemlisi okuyucuyu düşünmeye zorlaması. Bildiğimiz basit bilgileri çatışmaları, anlaşmazlıkları, geri kamışlıkları irdeleyip bir çerçeveye oturtması Maalouf’un bir başka dikkat çekici özelliği. Özetle Ölümcül Kimlikler aslı bu kitabın okuyucuya kazandırdığı en önemli şey yaşadığımız coğrafyaya farklı bakmayı sağlamış olması ve isteksiz olduğumuz sorunları iyi niyet ve dürüstlükle cevaplamaya çalışması, kitap bu açıdan son derece değerli ve dikkate değer bir çalışma.         

                                                                                                                                                                                                                                                                                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder